Hz. Musa (as)’a Atılan İftiralar

Jeruselam
5 min readFeb 15, 2021

--

Allah’ın emriyle, Firavun’a giderek ona Allah’ın varlığını ve hak dini anlatanHz. Musa (as), Firavun’un inkarcı ve saldırgan tutumuyla karşılaşmıştır. Firavun, hemHz. Musa (as)’yı hem de yanındakileri işkence ile ve öldürmekle tehdit etmiştir. Onun bu tehditleri karşısında ise ülke halkının büyük bir kısmıHz. Musa (as)’nın bildirdiği gerçeklere inanmaktan ve onunla birlikte olmaktan korkmuşlardır. Ayetlerde haber verildiğine göre, ancak az sayıda genç ona iman etmiştir:

Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)

Elbette bu mücadelede galip gelecek tarafın Allah’ın salih kulları olduğu, “… Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.” (Nisa Suresi, 141) ayeti ile bildirildiği gibi, daha en başından bellidir. Ancak müminlerin imanlarının, tevekküllerinin ve sabırlarının denenmesi için, önce oldukça zorlu imtihanlardan geçirilmeleri, insanlar tarafından yalanlanmaları, iftiralara maruz kalmaları Allah’ın kanunudur.Hz. Musa (as)’nın kendisi ve onunla birlikte iman edenler için de durum aynı olmuştur.

Firavun, kendisini adeta bir ilah gibi görüyor, tüm Mısır’ın ve Mısır üzerindeki bütün insanların tek sahibi ve hakimi olduğunu zannediyordu. Tek gerçek ilahın, tek gücün ve insanların tek sahibinin Allah olduğunu halkının öğrenmesi durumunda, eskisi gibi ilahlık iddia edemeyeceğinin ve insanlara zorbalıkla boyun eğdiremeyeceğinin de farkındaydı. Bu nedenle halkınınHz. Musa (as)’ya inanmaması için çeşitli yollara başvurdu. İşkence ve ölümle tehdit etme Firavun’un sıkça başvurduğu yöntemlerden biriydi. Bir diğer yöntemi ise,Hz. Musa (as)’ya ve kardeşi Hz. Harun’a iftira atmak olmuştu.

HZ. MUSA’NIN MENFAAT VE İKTİDAR PEŞİNDE OLDUĞU İFTİRASI

İnkarcıların iman edenlere attıkları iftiraları belirlerken en önemli çıkış noktaları kendi sahip oldukları kötü ahlakları ve dünyaya bakış açıları olmuştur. Örneğin, Allah’ın emrettiği ahlakı yaşamayan insanların müthiş bir büyüklenme arzusu ve dünya hayatına yönelik sınır tanımaz hırsları vardır. Firavun, bu insanların tipik bir örneğidir. Tüm Mısır’ın üzerindeki insanlarla birlikte kendisine ait olması hırsına kapılan Firavun, bu hırsı uğruna masum insanlara acı çektirmekten ve hatta onları öldürmekten dahi çekinmemektedir. Bu sapkın inancından dolayı diğer insanları da kendisi gibi dünya hırsı ile gözü dönmüş sanmaktadır. Bu nedenle,Hz. Musa (as)’nın ve Hz. Harun’un Allah Katındaki yerlerini ve ne amaçla kendisine geldiklerini anlayıp takdir edememiştir.

Hz. Musa da insanlardan kendilerine tabi olmalarını istemiştir. AncakHz. Musa (as)’nın bundaki amacı onlara Allah’ın varlığını ve sonsuz kudretini tanıtmak, din ahlakını öğretmek ve onların hidayet bulmalarına vesile olmaktır. Firavun ve çevresi ise büyük bir akılsızlıkla,Hz. Musa (as)’nın makam peşinde olduğunu, yeryüzünde büyüklük elde etmeye çalıştığını düşünmüşler ve kendilerince onu iktidarlarına bir rakip olarak görmüşlerdir.Yüce Allah bir ayette Firavun’un çevresininHz. Musa (as)’yı ve Hz. Harun’u haksız yere nasıl suçladığını şöyle bildirir:

Onlar: “Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz” dediler.

“Yunus Suresi, 78)

Oysa, Hz. Musa (as) ve Hz. Harun, tüm diğer peygamberler ve samimi Müslümanlar gibi, asla dünyevi mevki ve çıkarların peşinde olmamışlardır. Onlar insanlardan hiçbir ücret ve karşılık beklemeden, sadece Allah’ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini isteyerek insanları Allah’ın yoluna çağırmışlar ve onlara ahiret yurdunu hatırlatmışlardır.

HALKIN GÜVENLİĞİNİ VE HUZURUNU TEHDİT ETTİĞİ İFTİRASI

Firavun’un kullandığı taktiklerden biri deHz. Musa (as)’yı ve Hz. Harun’u kendi düşük aklınca, her fırsatta ülke ve halk için önemli bir tehlike gibi göstermekti. Bu yöndeki asılsız iftiralarıyla halkı,Hz. Musa (as) aleyhine kışkırtmaya çalışıyordu. Öyle ki FiravunHz. Musa (as)’yı, insanları “yurtlarından sürüp çıkarmayı istemekle” suçlamıştı. Kuran ayetlerinde Allah, Firavun’un, halkının önde gelenlerine şöyle seslendiğini bildirir:

(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: “Bu” dedi, “Doğrusu bilgin bir büyücüdür. Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” (Şuara Suresi, 34–35)

Bir başka ayette, ise Firavun’unHz. Musa (as)’yı ve yanındakileri, halkı yurtlarından sürüp çıkarmak için tuzak kurmakla suçladığı bildirilmektedir:

Firavun: “Ben size izin vermeden önce O’na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.” (Araf Suresi, 123)

Firavun’un bu akıl dışı iftirası ile halkın ve önde gelenlerinHz. Musa (as)’ya ve yanındakilere karşı cephe almalarını, onları halkın gözünde hain olarak göstermek istediği açıktır. Ancak, Yüce Rabbimiz Allah’ın vaat ettiği gibi, müminlere kurulan tüm tuzaklar nasıl bozulduysa, Firavun’un bu tuzağı da bozulmuştur:

Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun’un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi. (Mümin Suresi, 45)

HZ. MUSA’NIN BÜYÜCÜLÜKLE SUÇLANMASI

Firavun kibirinden dolayı,Hz. Musa (as)’nın getirdiği hak dini kabul etmemişti.Hz. Musa (as), Allah’ın varlığını ve kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu göstermek için -Allah’ın izniyle- Firavun’a birçok mucize gösterdi. Firavun buna rağmen iman etmediği gibi, halkın da inanmasını engellemek için,Hz. Musa (as)’yı büyücülükle ve sihir yapmakla suçladı. BöylelikleHz. Musa (as)’nın söylediklerinin ve yaptıklarının doğru olmadığı, bunun sadece insanları etkilemek için kullanılan yalancı bir sihir olduğu izlenimi vermek istiyordu. Bu konu ayetlerde şöyle bildirilir:

Andolsun, Biz Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik; Firavun’a, Haman’a ve Karun’a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür” dediler. (Mümin Suresi, 23–24)

Hz. Musa (as)’ın ise, Firavun’un ve önde gelenlerin bu iftiralarına şöyle cevap verdiği haber verilmektedir:

Musa: “Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler, kurtuluşa ermezler” dedi. (Yunus Suresi, 77)

YALANCILIK İFTİRASI

Musa, onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: “Bu, düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik” dediler. Musa dedi ki: “Rabbim, kimin kendisinden bir hidayetle geldiğini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilir. Gerçekten, zulmedenler, felah bulmazlar.” Firavun dedi ki: “Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa’nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum.” (Kasas Suresi, 36–38)

Firavun’un Hz. Musa (as)’ya ve onun kendisine tebliğ ettiği din ahlakına karşı tavrı kuşkusuz son derece gafil ve zalimcedir. İnkarda bu derece ileri gitmiş olan bir insanın, gelen elçiyi kendi düşük aklınca karalamak ve onu yalanlamak için olmadık suçlamalarda bulunması ve alaycı tavırlar takınması ise hiç de şaşırtıcı değildir. Firavun,Hz. Musa (as)’yı kendince güçsüzleştirmek ve anlattığı gerçeklere insanların inanmasını engellemek için, tüm bunların yalan olduğu iftirasını da kuşkusuz pervasızca atmaktadır. Oysa, Allah’ın elçilerini yalanlayanların ve onlara iftiraları ve yalanlamaları ile zorluk ve sıkıntı vermeye çalışanların sonu Kuran’da açık ve kesin olarak bildirilmektedir:

Andolsun, Biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının” (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (Nahl Suresi, 36)

Yukarıdaki ayette de haber verildiği gibi, Allah’ın samimi, dürüst, candan, Allah’tan korkan ve Allah’ı çok seven kullarına karşı yapılan bu haksızlıklar, ne dünyada ne de ahirette karşılıksız kalmamaktadır. Nitekim Firavun’un ve çevresindekilerin dünyada uğradıkları belalar ve en sonunda ölümleri bunun en açık örneklerinden biridir. Allah, insanlara Firavun ve yakınlarının uğradığı sondan ders almayı hatırlatmıştır. Bu yüzden her insan için Kuran’da aktarılan bu olaylar ibret vesilesi olmalıdır:

O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (Kasas Suresi, 39–40)

--

--

Jeruselam

Tek bir Cümle.. Tekbir Paragraf.. Hayata Bakışınızı Değiştirir.